ŞEKER HASTALIĞI VE BELİRTİLERİ
Vücudumuzun enerji ihtiyacı, yiyeceklerimizdeki temel besin öğeleri karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Emilebilmek için en küçük parçalarına ayrılan besin öğelerinin en önemlisi “glukoz” adı verilen basit şekerlerdir. Glukoz başta beyin olmak üzere vücudun tüm organlarının önemli bir besin kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glukozu, midenin arkasında bulunan pankreas bezinin salgıladığı insülin hormonu yardımıyla kullanır.
Şeker hastalığı (diyabet), pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalıktır. İnsülin, şekerin hücre içine girmesini ve hücrede glikojen olarak depolanmasını sağlar. Şeker hastası, yediği besinden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve bu durumda kan şekeri düzeyi yükselir (hiperglisemi). Bu durum uzun dönemde birçok doku ve organda hasara yol açar.
Günümüzde dünyada her 12 kişiden 1’i şeker hastalığından etkilenmektedir. Öte yandan şeker hastalığı olan kişilerin neredeyse yarısı henüz tanı almamıştır. Bu da, aslında her 2 şeker hastasından 1’inin hastalığından habersizce yaşamına devam ettiğini gösteriyor. Türkiye’de ise 2014 verilerine göre 7.2 milyonun üzerinde şeker hastası bulunmaktadır. Bu hastaların 2 milyondan fazlasına henüz tanı konmamıştır.
Şeker hastalığının türleri nelerdir?
Şeker hastalığının tip 1 şeker hastalığı ve tip 2 şeker hastalığı olmak üzere belirgin iki tipi vardır. Tip 1 şeker hastalığı insülinin pankreasta hiç üretilmediği ya da çok az üretildiği tiptir ve sıklıkla çocukluk ve gençlik döneminde görülür.
Tip 2 şeker hastalığında ise vücut insülin üretmektedir, ancak hücreler insüline direnç göstermektedir. Buna bağlı olarak zaman içinde üretilen insülin miktarı da yetersiz kalır. Bu sebeple yemeklerden sonra kandaki şeker hücrelere giderek enerjiye dönüşemez ve kan şekeri düzeyi yükselir. Tip 2 şeker hastalığı genellikle orta yaş ve üzerindeki bireylerde görülür ve şeker hastalığı vakalarının %90-95’ini oluşturur.
Gizli şeker (pre-diyabet) nedir?
Kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olduğu halde şeker hastalığı tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi gizli şeker hastası olarak adlandırılır. Bazı çalışmalarda gizli şekeri olan çoğu kişide 10 yıl içinde tip 2 şeker hastalığı geliştiği saptanmıştır. Gizli şeker hastası bireylerde kalp ve damar hastalık riski kan şekeri normal olan bireylere kıyasla 1.5 kat daha fazladır. Şeker hastalığı olan bireylerde ise 2-4 kat fazladır. Gizli şekeri olan bireyler yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde şeker hastalığını önleyebilir ve geciktirebilir.
Hamilelikte şeker hastalığı
Hamilelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen pankreas hücreleri hamileliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamaz, bu nedenle daha önce şeker hastalığı belirtisi olmadığı halde hamilelik boyunca kan şekeri yükselebilir. 'Gestasyonel Diyabet' olarak isimlendirilen bu tablo, hamilelik bitiminde genellikle düzelir.
Genellikle ailesinde çok sayıda şeker hastası bulunan kişiler, 30 yaşın üzerinde, fazla kilolu hamileler gestasyonel diyabet açısından risk taşırlar. Gestasyonel diyabet doğumdan sonra genellikle düzelir fakat sonraki hamileliklerde tekrarlama riski yüksektir (yaklaşık %50).
Tip 1 şeker hastalığının belirtileri
Tip 1 şeker hastalığının başlıca belirtileri; ağız kuruluğu, susama hissi, sık idrara çıkma, yorgunluk ve halsizlik, sık acıkma, diyet yapmadığı halde zayıflama, bulanık görme, ellerde ve ayaklarda hissizlik veya uyuşma ve karıncalanmadır.
Ağız kuruluğu susama ve sık sık idrara çıkma;
İnsülin eksikliğine bağlı olarak kanda biriken aşırı şeker idrarla atılırken vücut suyunu da çektiği için idrar miktarı fazlalaşır. Bu durumda susama hissi ve ağız kuruluğu artar. Sonuç olarak hasta normalden daha çok idrara çıkıp daha fazla su içmeye başlar.
Kilo kaybı;
Alınan gıdalardan yararlanamayan vücut hücreleri enerji kaynağı olarak depolardaki yağları yakıt olarak kullanmaya başlar ve kişi zayıflar.
Yorgunluk;
Hücre içinde enerji (şeker) yoksunluğu nedeniyle hasta, kendisini yorgun ve huzursuz hisseder.
Bulanık görme;
Kandaki şeker seviyesi çok yüksek ise vücudun tüm dokularından, bu arada göz merceğinden de su çekilir. Bu sebeple bakılan objelere odaklanılması güçleşir ve bulanık görme ortaya çıkar.
Tip 2 şeker hastalığının belirtileri
Tip 2 şeker hastalığının başlıca belirtileri; sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, sık sık enfeksiyon gelişmesi, ellerde ve ayaklarda hissizlik veya uyuşma ve karıncalanmadır. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.
Tip 2 diyabet hastalığına iyi gelen bitkiler olduğuna biliyor muydunuz? Bu bitkiler kan şekeri seviyenizi sabitler ve tip 2 diyabet hastalığına iyi gelir.
ZERDEÇAL:
Tip 2 diyabete iyi gelen bitkiler listemizdeki ilk madde, zerdeçal.
Ayurvedik sağlıklı yaşam sisteminde zerdeçal pek çok faydalı özelliği sayesinde geniş bir yere sahiptir.
İltihap karşıtı yapısı sayesinde kalp hastalıkları ve artrit için de zerdeçal tavsiye edilir.
İçindeki aktif bileşen olan curcumin sayesinde kandaki şeker seviyesini düşürür.
Kandaki glukoz miktarını azaltmak ve diyabetin diğer etkilerinden kurtulmak için tek yapmanız gereken her gün az miktarda zerdeçal tüketmek.
ZENCEFİL
Tip 2 diyabete iyi gelen bir diğer bitki ise zencefil. Zencefil, soğuk algınlığından tutun da şeker hastalığına kadar her şeye iyi gelir.
Bu kök bitki hakkında yıllardır sürdürülen araştırmaların pek çoğu gösterdi ki; zencefil tip 2 diyabet hastalığına iyi geliyor.
Bu faydalı bitkiden en etkili biçimde yararlanmak için yapmanız gereken: 1/2 çay kaşığı (2g) toz zencefili 8 hafta boyunca her gün aç karnına, yanında başka bir şey yemeden tüketmek.
Anti iltihap özelliği sayesinde bu bitki, şeker hastalarında göz problemlerine de yol açan iltihaplanma sorununa iyi gelir.
TARÇIN
Yedikten sonra glukoz emilimini azalttığından, tarçın da kandaki şeker seviyesini sabitlemeye yardımcı olur.
İki farklı türü bulunan tarçının glukoz seviyesini düşürmeye yarayan türü Kasia’dır. Bu tarçın çeşidini tüketirken de dikkatli olmakta fayda var çünkü uzun vadede çok miktarda Kasia tüketmek karaciğere zarar verebilir.
Bu nedenle yan etkilere maruz kalmadan günlük olarak tarçın yemek isteyenlere Seylan türünü tavsiye ediyoruz.
Aksi halde haftada 1 veya 2 kere Kasia da tüketebilirsiniz.